Alevilikte Inanç - Seyyid Hakkı sayfamızı önerelim ve yönlendirelim. Seyyid Hakkı, 1965 Dersim doğumlu ve Ehli Beyt yazarı, Seyyid Seyfettin Ocağı evlatlarındandır. Aşk ile Canlar...
Seyyid Hakkı
Seyyid Seyfeddin Ocağı

ANASAYFA


Yol, Pirsiz ve talipsiz değildir… 
Yol, Pir ve talip ilişkisi nedir?
 

Yol nedir?
Yol, doğuş noktasından Hakk’a göç noktasına kadar ki yaşam sürecidir. Bu zaman süreci inanç, ibadet, usul, düzen, adet, kültür, gelenek, görenek, vs. olgularının tümüdür. Dolayısıyla insanoğlu, bu olgulara göre kendi manevi hayat tarzını geliştirip yapılandırmıştır.
 

Yol önderliği nedir?
Alevi inancında, manevi hizmeti yürütenler Seyyidlerdir. Seyyidlik kurumu Mürşid, Pir ve rehberden ibarettir.
 

Seyyidler, Seyyidi Saadet Evlad-ı Resul soyundan ve Şahı Merdan Ali ile Seyyide Fatma-tüz Zehra ana evlatları olan Imamların evlatlarıdırlar. Seyyidlere aynı zamanda “Ocakzade de” denilir.  

Dolayısıyla Alevilikte önemli bir konuma sahip olan Seyyidlik kurumunun yürütücüleri olan kişilerdir. Seyyidlerin hizmeti Muhammed Ali yoluna ikrar verip yola talip olan insanları Alevi inancınının ilim irfan ilkelerine göre aydınlatır, eğitir ve irşad ederler.

Taliplik boyutu nedir?

Talip, Ocakzade olmayan yani Peygamber soyundan gelmeyen bütün Aleviler için kullanılan bir tanımdır ve her talip, bir Pire bağlıdır.
 

Talip, Hakk ile hakikatın ilim irfanını talep eden, istekli, istiyen anlamına gelir. Muhammed Ali yoluna talip olmak, ikrar yani söz vermekle başlar.  

Alevi yolunda, ikrar vermedeki amaç; Kal-u Bela’dan yani Ruhlar aleminde “evet” demekten beri verilen ikrarı hatırlatmak diğer bir deyimle ilk ikrara göndermedir. Dolayısıyla yola girmek isetyen yani talip olmak isteyen kişinin isteyerek, gönülden inanıp cemde pir ve toplum huzurunda söz vererek yolun kurallarını, ilkelerini yerine getirmekle mükelleftir. Burdaki amaç; Kötüklüklerden arınarak iyi, faydalı ve uyumlu insan olmaktır. Ve manevi anlamda, yeniden doğuş demektir.  

Talip olan kişi, yılda bir kere Pir huzuruna çıkarak görgüden geçmesi gerekir. Buna “Mute kable” denir. Mute kable, ölmeden evvel ölmektir yani Hakk’a yürümeden önce manevi hesabını Pir huzurunda vermektir. Alevilikte inanç önderliği yol gösteren, inanç önderi ve hizmetcisidir. Inançsal anlamda talipleri eğiten, öğreten ve irşad edendir. 

Sonuç itibatiyle yol, bir bütün olarak elele el Hakk‘a ilkesiyle tanımlanır. Çünkü Muhammed Ali yolunda, her can bir taliptir. Bu bağlamda yol, Pirsiz ve talipsiz değildir.
Aşk ile, Yolun demine Huu…
 

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=

Edep erkan, anlam ve nitelikleri...
Edep bir taç imiş Nur-i Huda’dan,
Giy o tacı, emin ol her beladan.

Mevlana
 

Edep, sözlük manası; Güzel ahlak, iyi davranış, haya, utanma gibi anlamlar içermektedir. Dileğimiz, insanların bu kelimenin güzelliği kadar güzel olmalarıdır. 

Iyi ahlak sahibi olmak, manevi erdemlik ve olgunluktur. Neden insanlar erdemli ve iyi bir ahlak sahibi olmalı? Çünkü toplumsal bir yaşama sahip olduğumuzdandır (bireysel yaşamlarda durum daha da farklıdır). Toplumun huzur içinde yaşıyabilmesi, birbirine kötülük, fenalık yapmaması içindir. Yaşam süreci içerisinde beraberinde geliştirdiği sınırlı davranışlar, hoşgörü, aşırılıktan uzak durma gibi güzel yaklaşımlardır. 

Insan oğlu, zamanla bir noktayı çöze bilmiştir. O da, insanlarla birlikte yaşamak istiyorsan o insanlarla iyi geçinme noktasıdır. Örnek; Bazen hoş olmayan davranışlarla karşılaşınca, önce o kişiyi uyarır ve yanlış davranışından vazgeçirmeye çalışırız. Bu yaklaşımımızla uzlaşma yolunu tercih etmiş oluyoruz ve doğru olan da budur.

Çünkü kötü davranışlar; Huzursuzluğu, geçimsizliği getirir sırrına, mantığına varmıştır. Bu çözümün sırrı
özür dilemek kelimesiyle çözülmüştür. Yapılan yanlış davranışlar, istenilmeden söylenen inçitiçi sözlerin sonrası bir özür dilemeyle, incitilen kişinin gönlünü almış oluruz. Demek ki mesele gönül kırmak değil, gönül kazanmak meselesidir.
 

Ilim meclisine girdim kıldım taleb,
Ilim ta geride kaldı, illa Edeb illa Edeb!
Edeb iledir Nizam-ı Alem,
Edeb iledir Kemal-ı Adem.

Edeb ehli ilimden hali olmaz,
Edebsiz ilim okuyan alim olmaz.
Edebdir kişinin daim libası,
Ededsiz kişi üryana benzer.

Olmayınca ihlas edeb,
Neylesin medrese mektep,
Ne kadar alim olsa da,
Yine merkep, yine merkep.
Yunus Emre
 

Iyi Ahlak, nitelikleri; Helal kazancından yoksullara yardımda bulunmak, ticarette dürüst davranmak, hayvanlara-bitkilere sevgi ile yaklaşmak, yalan söylememek, doğruluktan ayrılmamak, kul hakkı yememek, kibir-haset ve kinden uzak durmak, anaya-babaya itaat etmek, büyüklere saygı-küçüklere sevgi göstermek, insanlarla iyi geçinmek, güler yüzlü olmak, tatlı sözlü olmak, nezaketli olmak, kendini bilmektir. Bütün bu nitelikleri kendine uygulayıp ve yaşatan kişiler; Hem Allah, hem de kul katında ahlaklı kimselerdir. 

Iyi ahlaka sahip olmanın yolu; Dört kapı kırk makam ilmiyle yoğrularak eline diline beline sahip olmaktan geçer. Dış temizlikten daha önemli olan, ruh temizliğidir; Insanı yüceltir, olgulaştırır ve Kamil-i Insan mertebesine ulaştırır. 

Beline sahip olmak; Haram olan cinsel ilişkiye girmemek, harama uçkur çözmemektir. 

Yolun kurallarına uymayanlar ağır şekilde cezalandırılırlar. Bundan dolayıdır ki Alevi toplumunda yaygın olan bir ifadeye göre; “Alevi yolu; Kıldan ince, kılıçtan keskindir“ ifadesidir. 

Aleviler, kötü ahlaktan arınmak için; Cem meclisi’nde Mürşid, Pir ve canların huzurunda özünü dara çekmesidir. Diğer bir deyimle halkın olduğu yerde, Hakk'la yüzleşmesidir.

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=

Dünya mı insana yoksa insan mı Dünyaya aldanıyor?
Kim kime aldanıyor ve buradaki aldanma neyi ifade ediyor?
 

Şahı Merdan Ali; “Dünya değildir seni aldatan, sensin Dünyaya aldanan” buyurmuştur.
Aldanmak Dünyanın görünümüne, şekline, biçimine, hayat tarzına, sunulan imkanlarına, nimetlerine, türlü türlü süsüne, zevklerine, vs. kanmaktır.
 

Konuyla ilgili halk arasında bazı deyimler vardır...
Dünya hayatı sakın seni aldatmasın! veya Dünyanın süsüne püsüne aldanma! veya Aldanma gönül aldanma! vs. Demek ki Dünya hayatı, aldatıcı menfaati zevklerden ve Dünyevi çilvelerden başka bir şey değilmiş.
 

Aldatıcı zevkler, istekler insanın kendi nefsi emareleriyle alakalıdır. Dolayısıyla zevk ve istekler, aşırı doyumsuzluluktur. Yani biri ikiye, üçe dörde katlama arzusu ön plandadır. Oysa doğru olan, ihtiyacı kadarına razı olmaktır. Akıl, doğru düşünerek razı olur ancak nefs doymayı kabullenmeyen bir doyumsuzluluk hissidir. 

Işin gerçeği, Dünyada ki yani zahiri alemdeki yaşam bir oyundan ibarettir. Yaşamın kendisi bir oyun ve yaratıklar ise, bu oyunun figüranlarıdır. Oyunun kuralına uymayanlar kaybeder, uyanlar kazanır. 

 Batıni alem ise, oyunu bulan, kuran ve yöneten ilahi gücün kendisidir. O zaman yaratılan tüm figüranlar tekrardan geldikleri özle bütünleşmesi veya bütünleşmemesi kendi ellerindedir.  

Sonuçta Oyunun kendisi insanlara değil, insanlar oyuna aldanıyor yani ona uyuyorlar. Demek ki Dünya insanlara değil, insanlar Dünyaya aldanıyor. Aldanan yaratıkların kendileridir. 

Kimilerine göre Dünya hayatı sadece bir oyundan, oyalanmadan, nefsani zevklerden ibaret iken ve kimilerine göre de nefse hakim olup hayata mana kazandırmak amacı sözkonusudur.  

Diğer bir deyimle birileri duygu ile hislerine ve birileri de aklına uyarak Dünya hayatını yaşarlar. Böylece birileri kazanır başarılı olur ve birileri de kaybeder tarumar olur.
Ne mutlu, hayatın manasına varabilenlere… 
 

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=

Imamların atası ve Imamların tarihteki hizmet simgesi nedir?
Her imamın, kendi hizmetiyle ilgili bir simgesi vardır.
Imamların atasını, Imamları ne kadar tanıyoruz, hakkında ne düşünüyoruz ve tarihteki hizmet konumları nedir? 

Veliullah makamının sahibi Şahı Merdan Ali, Imamların atası ve On bir Imam ise, Şahı Merdan Ali ile Seyyide Fatma-tüz Zehra ananın evlatlarıdır.  

Dolayısıyla Tarihi olarak sırasıyla Nebilik makamı, Velilik makamı, Imamet makamı, seyyidlik makamı ve Taliplik makamıdır.   

1- Şahı Merdan Ali, ilim ile Kamil-i Insan’ın simgesidir.
Hz.Muhammed Mustafa, „Ben ilmin şehriyim, Ali şehrin kapısıdır. Ilim dileyen, kapıya gelsin“ buyurmuştur. 

Şahı Merdan Ali döne döne tekrardan Dünyaya gelir. Pir Imam Hüseyin gibi, çağına damgasını vuran Hakk dostlarında zuhur eder. Zuhur eden, Şahı Merdan Ali’nin kendi sıfatı değildir. O’nun düşüncesi, ilmi, güzel ahlağı ve duruşudur. 

Şahı Merdan Ali, Allah’ın zahiride tecelli etmesi mükkemel insan ve Kamil-i Insan sıfatıdır. Yani kamilliğin, erdemliğin, olgunluğun bütün sıfatlarını kendinde taşıdığı için Sırr-ı Hakikat kapısına ulaşıp Hakk ile Hakk olan Şahı Merdan Ali, Allah ile beraber olduğu inancı hakimdir. 

2- Imam Hasan, barıșın simgesidir.
Imam Hasan, islam toplumunda ki ayrıșmaları, didișmeleri, kavgaları, ikiliği gidermek ve kanlı çarpıșmaların önüne geçmek için barıșı sağlamak istemiștir. Ne yazık ki, Kufe halkının tutarsızlığından ötürü bașarılı olamamıștır. 

Imam Hasan, barış her şeyden hayırlıdır diyerek Şam Valisi Muaviye ile yapmış olduğu barış antlaşma şartları…
- Cenab-ı Hakk’ın kelamına uyulması,
- Halkın Hz.Muhammed Mustafa‘nın ahlak adaletine uygun idare edilmesi,
- Muhammed Ali taraftarlarına kötülük yapılmaması,
- Kul hakkına itaat edilmesi ve
- Muaviye’nin kendisinden sonra yerine kimseyi tayın etmeyecektir.  

3- Pir Imam Hüseyin, ölüm ve dirilmenin simgesidir...
Kerbela’da ölen, Pir Imam Hüseyin’in kutsal bedenidir. Ancak O’nun kutsal ruhu, aklı, düşüncesi, fikri, duruşu, milyonlarca insanların kalbinde zuhur ederek onların yaşam ağacı olmuştur. Dolayısıyla Pir Imam Hüseyin zulme karşı direnmenin, insanlık onurunun ve başka Hüseyinlerde dirilmenin sembolüdür. 

4- Imam Zeynel Abidin, umut ile dermanın simgesidir…
Halkın, umudu ve bilgisizliğin ışığı olan Imam Zeynel Abidin kötü zihniyetin, kötü niyetin, kötü yönetimin, adaletsizliğin, benliğin ve cehaletin dermanı ilim olduğunu, tüm bu kötülüklerin üstesinde gelmenin ilimle mümkün olduğu bilincine varması ve O’nun, halkın içinde bulunduğu karanlığa ilim ışığını tutmuş ve onların karanlığını aydınlatan güneşi olmuştur. 

5- Imam Muhammed Bakır, güzel ahlak ve ilmin simgesidir…
Imam Muhammed Bakır günlük hayatını okumak, insanlara ilim öğretmek, onlara iyilikte bulunmak, doğru yolu göstermek gibi çalışmalarla geçirmiştir. Neticede kendi ataları gibi yüzlerce kişiyi eğitmiş, onlara doğru yolu göstermiş, yolun ilim irfaniyle irşad ederem insanların güzel ahlak ve ilim bahçesi olmuştur. Dolayısıyla bu güzel ahlaki davranışıyla, halkı mutlu etmiş ve onları da kendinden hoşnut bırakmıştır. 

6- Imam Cafer-i Sadık, sorumluluğun simgesidir...
Imam Cafer-i Sadık yolun ilim irfanını toparlaması, belli bir düzene getirmesi, uygulaması ve ete kemiğe bürünmesini sağlamamsı yolun kendisine verdiği sorumluluktandır.  

Bu sorumluluğu gereği sayısızca insanların ilim ışığını yakmış ve onların, ilim ummanına dalmalarını sağlamıştır. Bu ilim irfan ummanı, Muhammed Ali ve Ehli Beyt’in ummanıdır. Dolayısıyla Imam Cafer-i Sadık, ilim ve irfanın piridir. O’nun deyimiyle talibini irşad edemeyen bir Pir, gerçek Pir değildir vede onun pirliği kabul değildir.  

7- Imam Musa-i Kazım cismi Pak, sahiplenmenin simgesidir…
Başkalarının aklına kölelik yerine özgürce yaşamayı, hür düşünmeyi, hayatı sahiplenmeyi, sorumluluk üstlenmeyi, inancını şekil vede gösterişten uzak yerine getirmeyi, paylaşmayı, yardımlaşmayı, ikilik yerine bir olmayı ve birbütün olarak cehalet bataklığında sürünmek yerine insanların, ilim ile bilim ışığında onurlu yaşamalarını amaçlamıştır. 

8- Imam Ali-ül Rıza, adaletin simgesidir…
Emevi Arap kabile reisleri makam kavgasına tutuşurlarken, halk ölüm ile yaşam mücadelesini vermiştir. Kabile hanedanlarının yönetim anlayışı karşısında toplumda yaşanan ayrışmalar, bölünmeler ve halkın içine düştüğü durumdan ötürü, Ehli Beyt adaleti aranır olmuştur. Dolayısıyla halka vermek istediği eğitimi verememiş, irşad edememiş, halk için yapmak istediği hizmeti yapamamış ve halk için kurmak istediği adaleti kuramamıştır.  

9- Imam Muhammed Taki, mücadelenin simgesidir…
Imam Muhammed Taki, Emevi ve Abbasi halifelerinin adaletsizliklerine karşı halkın özgürce yaşaması, kendilerini ifade etmesi, toplumun barış, huzur, kardeşce, dostca, eşit haklara sahip, adaletli ve refah içinde onurlu bir yaşam sürdürme mücadelesini vermiştir. 

10- Imam Ali-ül Naki, her haliyle örnek olmanın simgessidir...
Imam Ali-ül Naki, Muhammed Ali yani Hakk ve hakikat yolunun yüceliğinin korunması için ilim, irfana yani edep erkana büyük değer vermiş ve kendisi başta olmak üzere, ilim irfanıyla çevresine örnek olmuştur. Çünkü adaletli bir önder, kendi halkının aynası olan önderdir. 

11- Imam Hasan-ül Askeri, Hizmetkarlığın simgesidir…
Imam Hasan-ül Askeri, Hakk ve hakikatın taraftarı ve hizmetkarı olmuştur. Çünkü Hizmetkarlık, her insanın karı değildir. Dolayısıyla hizmetin manasına, ruhuna varanlar hizmetkar olabilirler.  

Hizmetkar, verilen ikrara bağlı, gönül rızalığı ve hizmet aşkı ile dolu olandır. Iyi niyetli, temiz duygularla, gönül rızasıyla, sağa sola bakmadan beklentisiz ve koşulsuz hizmet anlayışına sahip olandır. Imam Hasan-ül Askeri de, bu anlaıyışa sahip bir inanç önderi olmuştur.

12- Imam Muhammed Mehdi, Mehdiyet inancının simgesidir…
Imam Muhammed Mehdi sahibi zaman, ahir zaman ilminin yani Mehdiyet inancının habercisidir… 

Dünyadaki bozuk düzeni yaratan insanların kendisi olduğuna göre, bu bozuk düzeni düzeltecek, adaleti ve hakkaniyeti sağlıyacak olan yine insanların kendisidir. 

Bunun gerçekleşmesi için öncelikle insanlar kendi aklını, ilim irfan ile olgulaştırmalı ve rıza şehri felsefesini, kendi aklında gerçekleştirmelidirler. Olgunlaşan bir akıl, yanlış yerine doğru olanı yapar. Dolayısıyla olgunlaşan aklın gücüyle ancak Dünyada Rıza Şehri düzeni, adaleti ve hakkaniyeti gerçekleşebilir.

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=

Elinde Kur’an, dilinde yalan. Uyan artık uyan...
Dindar ile dinci arasındaki fark nedir? Dindar inancını kalbinde, dinci ise dilinde yaşar.
 

Dindar ve Dinci kavramları, insanlık tarihi boyunca insanlığın tüm değerlerine musallat olmuştur. Biri bolluk, saadet, mutluluğu temsilen Hakkın iyi sıfatını ve ötekisi ise, Şeytan yani kötülük sıfatını temsil etmektedir. 

Dindar dürüsttür. Dinin veya inancın kuralllarına uyandır, mütevazidir, gösterişten uzak tenha yerde ibadetini gönül rızalığıyla yerine getirendir. Dolayısıyla dinin gereklerini, kişiliğine yansıtır. Böylece çevresindeki insanlara faydası dokunan, Eline Diline Beline sahip olup zarar vermeyen, muhabbetiyle güzellikler, mutluluklar saçan güvenir ve itibarlı kimsedir. 

Dincinin ise elinde Kur’an, dilinde yalanı olan bir sahtekardır. Çünkü dini kendi çıkarı için kullanır ve ibadetini göstermelik olarak karabalığın olduğu yerlerde yapar. Dolayısıyla karekterinde, hal ve davranışında din yansıması olmayıp sadece dilinde vardır. 

Bundan ötürü de Eline Diline Beline sahip olmayıp insanlara zarar veren, insanların manevi değerlerini tarumar eden, maneviyattan uzak çıkar ile menfaata dayalı riyakar, münafık ve ikilik yaratan bir din tücarıdır. 

Dindar, bir bütün olarak toplumsal değerleri kucaklayarak benliği yani bireyselliği red ederek, dinin en büyük düşmanı olan akıl ve ruh ikililiğini-karanlığını reddederek, ilim ışığını önplana çıkarır. 

Dinci ise Din sömürüsü, din kirliliği yani „sen karışma hocalar bilir edebiyatı eşliğinde menfaatçılık, hayalcılık pazarlamacılığı yaparak okumaya, ilme ve bilime düşmandır. 

Dolayısıyla dindar şekilçilikten uzak kalarak, şeytanın düştüğü şekil yani kötülük bataklığından çıkma gayreti güderken dinci, „Özü“ reddederek şekillere tapınma hayal ortamını yaratır ve aynı zamanda da dayatır. 

Dindar, zahir ve batın dialektiği ilmine ermiştir. O, güzelliklerden huşu duymasını bilendir. Öncelikleri beklenti ve şekiller değil, insanlığın/insanların selametidir. Bu nedenle, dindarın aşırı mal mülk arzusuna rastlamak mümkün değildir. 

Dinci ise, Dindarın tam tersidir. Beklenti ve şekillere bağımlıdır. Talan/ziyan eder, mal mülk biriktirir. Çünkü servet yapma arzusu büyüktür. Bunların tümünü meşru kılmak için de Peygambere yalan söyletir, uydurma hadis ithal eder ve insanları, Allah ile aldatma gayretindedir. 

Günümüzde gelinen durum ise, Dincilik adına putperestlik islam aleminin ve Dünya barışının önündeki en büyük engeldir. Iste putperestlik sisteminin ekseninde filizlenen din sömürü dalgasını, dindarlık maskesi giymek suretiyle hayata geçirenlerin mesleğine verilen addır. 

Bu yaklaşım, Emevi sürecinde hortlanmış olan kabilecilik/aşiretcilik ve putçuluğun, islam ekseninde var olan bir bez ötüsü ile örtülmesidir. 

Bu din tücarlığı, Emevi döneminde, Muaviye tarafından en usta şekilde yapılmıştır. Muaviye, Hz.Muhammed Mustafa tarafından lanetlemiş bir mahlukattır. 

Muaviye Allah’ın kullarını „köle“ ve müslümanların mallarını ise saltanat elde etmek için, Allah’ın ilahi adaletini kullanarak din sömürücülüğü yapmıştır. Açık örneği ise, Sıffin savaşında Şahı Merdan Ali’ye karşı savaşırken, Kur’an sayfalarını mızrakların başına geçirerek dini kendi menfaatı uğruna insanları Allah ile aldatmaya teşebbüs etmiştir. Günümüzdeki „siyasal müslümanlık“ Muaviye’nin politikasını izlemekteler. Dindarlık maskesi altında „Din sömürücülüğü, Allah ile aldatmak“ politikası yatmaktadır… 

Özetlersek Dindar, dini yaşayan ve dinci ise, dini sömürendir. Yani biri rahmet ise, diğeri zahmettir.
Aşkı muhabbetimle, gerçek müminlerin demine Huu…
 

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=

2025, Bozatlı Hızır oruç takvimi…
Hızır orucu, Alevi inanç boyutunda Perşembe günü baz alınır. Çünkü Alevilerin, Cem olma ve ibadet gecesidir. Dolayısıyla Hızır orucu, her yıl Şubat ayının tam hafta olarak ikinci haftası Salı günü başlar ve Perşembe günü, Cem erkanıyla tamamlanır. 

Bozatlı Hızır oruç günleri…
1. Gün, 11.02.2024 Salı,
2. Gün, 12.02.2024 Çarşamba ve
3. Gün, 13.02.2024 Perşembe günleridir.  

Kul darda kalmayınca Bozatlı Hızır yetişmezmiş, Sen yetis carımıza ya Bozatlı Hızır! 

Şahı Merdan Hızır hürmetine, 
Bismişah, Allah Allah!
Ya Cenab-ı Hakk!
Hakk Muhammed Ali, yüzü suyu hürmetine,
Yardım dileyenin yardımına koşan,
Şifa dileyene şifa veren, derdine derman olan,
Darda, buğda koymayıp carına yetişen,
Uğradığı yerlere bereket ve bolluk saçan Bozatlı Hızır hürmetine,
Tutulan oruçlarımızı, niyet ve niyazımızı kabul eyle. 

Bozatlı Hızır hakkı için, tuttuğunuz umut orucunuz ve niyetiniz, Şahı Merdan Hızır dergahında kabul göre. Yetiş imdadımıza, ya Şahı Merdan Hızır!
Allah Allah, dil bizden kabul-ü Cenab-ı Hakk’tan ola.
Şahı Merdan Hızır demine Huu…  

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=

Alevi inancı, kainatın kendisidir…
Alevi inancı, kainatın kendisidir ve içindeki mevcudat ise, onun tamamıdır. 

Evren, kendi çatısı altında yaşıyan mevcudatın birlik içinde yaşamasını mümkün kılan ve o mevcudatı koruyan, kollayan bir çatıdır. Fakat mevcudat, eşittir çatı anlamına gelmez. Çünkü çatının varlığını anlamlandırandır. 

Islam penceresinden bakıldığı zaman batıni olarak Muhammed Ali yolu dolayısıyla Alevilik, bir çatı konumundadır ve çatısı altında yaşıyan diğer ekol, mezhep, tarikat, siyaset, ideoloji, diğer inançları bir bütün olarak hoşgörü felsefesi gereği yaşamalarına tahamül eden, o imkanı sağlayan bir ana çatı konumundadır. 

Duruma baktığımız da bu saydıklarımızın tümü, aleviliğin çatısı altında yaşamaktalar. Ancak Alevilik, bunların çatısı altında yaşamamaktadır. 

Diğer bir deyimle Alevilik, bir ummandır. Dere, ırmak, çay, nehir, deniz, okyanus vs. bunların tümü ummana sığar ancak umman, bunlardan hiç birine sığmaz. 

Muhammed Ali yolu, yani Alevi inancı batıni manada ele alınmadığı zaman o inancı anlamak, ona göre yaşamak mümkün değildir. Çünkü mana itibariyle, yaşamın manasına varmak mümkün değildir. 

Alevi inancı, diğer ekollere, mezheplere, tarikatlara hatta inançlara aynı açıdan veya aynı pencereden bakıldığı zaman Alevi inancının onlardan hiç bir farkı olmadığı görülecektir. Oysaki Alevi inancı, batın inancına ve mezhepler, tarikatlar, ekoller ise, zahir inancına dayanmaktadır. 

Dolayısıyla Alevi inancına, batın penceresinden bakılmalıdır ki onun manasına varılabilinsin. Bu gerçeği dile getiriken diğer inançları, tarikatları, mezhepleri inkar etme anlamına gelmez. Yanılgıların ortadan kaldırılması için, aradaki farkı görüp manaya varmaktır. 

Kısa ve özet olarak Alevi inancında Delil, Çerağ inancı…
Zahiri alemde uyandırılan, yakılan çerağlar, deliller, mumlar, meşaleler, çılalar, vs. hepisi semboldürler. 

Batıni anlamda çerağdaki veya delildeki asıl mana, karanlığı aydınlatan nurdur. En büyük karanlık ise, cehalet karanlığıdır ve bu büyük karanlığı aydınlatacak olan ışık, ilim ışığıdır. 

Hz.Muhammed Mustafa nuru, ahlaki nurdur.
Şahı Merdan Ali’nin nuru, ilim nurudur.
Muhammed Mustafa ve Şahı Merdan Ali nurları bir olunca, kainatı aydınlatan ol Cenab-ı Hakk’ın nurudur.
Allah eyvallah, gerçeğin demine Huu… 

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=


Alevi inancı, inasnlık yoludur. Irkçılığa ve rasizme, yer yoktur...
Alevi inancının temeli, sevgidir ve evrenseldir; Dil, din, ırk ayrımı yapmadan bütün insanları kucaklar. Dinin kimliği olmadığı gibi, bütün insanların manevi ahlak anayasasıdır.
 

Irkçılık, rasizmdir; Bir ulusun, milletin, ırkın ahlaki bakımdan daha iyi, fiziksel olarak daha güçlü, akıl ve mantıksal olarak daha yaratıcı olduğuna inananarak; Diğer halkları toplumsal özelliklerini bilimsel, ırksal özelliklerine indirgeyerek, bir ırkın başka ırklara üstün olduğunu öne süren bir anlayış türüdür. 

Irkçılık, sosyal olarak dışlayıcı bir uygulamadır. Inşa edilmiş, çoğunlukla olumsuz, gruba özgü özellikler ve özellikler atfederek insanları hiyerarşileştirir, farklılaştırır ve değersizleştirir. Aynı zamanda haysiyet ve bütünleşmenin ilalidir. 

Irkçı yapıların hakim olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Ayrımcılık veya ayrıştırmak, çok sayıda acı verici ve bazen çelişkili duygularla karakterize edilir: öfke, güçsüzlük, utanç, kendinden şüphe duyma, incinme, güvensizlik, zayıflık, aşağılanma, şaşırma, üzüntü , çaresizlik, suskunluk. Bu tür deneyimler genellikle kişinin kendi kimliği, toplumdaki konumu ve başkalarının kendini nasıl algıladığı hakkında temel soruları gündeme getirir.  

Dolayısıyla ırkçı eylemlerin, anlam ve sonuçlarının kasıtlı veya bilinçsiz cehaletinden oluşan ırkçılık biçimidir. 

Irkçılığı mükkemel bir dille anlatan Afrikalı çocuğun şiiri;
Doğduğumda siyahtım,
Büyürken siyahtım,
Güneşe çıktığımda siyahtım,
Korkunca siyahtım,
Hastayken siyahtım,
Öldüğümde hala siyahım!

ve sen beyaz çocuk:
Doğduğunda pembesin,
Büyürken Beyazsın,
Güneş'e çıktığında kırmızı,
Üşüdüğünde mor,
Korktuğunda sarı,
Hastayken yeşil,
Öldüğünde de grisin!
Sen şimdi bana hala
"RENKLİ" mi diyorsun?
 

Dolayısıyla önemli olan rengimiz, şeklimiz, cemalimiz değil, ne kadar hoşgörülü, ne kadar merhametli, ne kadar yardım sever, ne kadar duyarlı ve kısacası ne kadar insan olduğumuzdur. Sadece insanlara insan gibi bakmak ve insan olduğumuzu unutmamakdır.
Aşk ile, selam olsun insanlık için ayağa kalkanlara…
 

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı= 

Alevilikte Inanç - Seyyid Hakkı sayfamızı önerelim ve yönlendirelim. * YouTube, Alevilikte inanç-Seyyid Hakkı kanalımız: https://www.youtube.com/user/YediDeryaSohbeti62 * YouTube, Hakk Dergahı TV kanalımız: https://www.youtube.com/@hakkdergahitv8618 * Facebook, Hakk Dergahı muhabbet grubumuz: https://www.facebook.com/groups/244039227002241 * Fcebook, Hakk Dergahı Ilim Irşad sayfamız; https://www.facebook.com/profile.php?id=100057353323519 * WEB sayfamız, Alevilikte Inanç-Seyyid Hakkı; https://www.alevilikte-inanc.de/ * Facebook, Seyyid Hakkı özel sayfamız; https://www.facebook.com/SeyyidHakkiAL/ Aşk ile Canlar...