Alevilikte Inanç - Seyyid Hakkı sayfamızı önerelim ve yönlendirelim. Seyyid Hakkı, 1965 Dersim doğumlu ve Ehli Beyt yazarı, Seyyid Seyfettin Ocağı evlatlarındandır. Aşk ile Canlar...
Seyyid Hakkı
Seyyid Seyfeddin Ocağı

Sivas katliamı -4

ÖRSELENMEK VE UNUTMAK ÇELİŞKİSİNDE "SİVAS OLAYLARI" - 4 -

HER ŞEY O KADAR APAÇIK VE GÖZLER ÖNÜNDE OLDU Kİ, SORUMLULARINI UNUTMAK MÜMKÜN DEĞİL

Asker geç geldi, polisler eylemcilerin sırtını sıvazladı
Gazetelerde de en çok dikkat çeken vurgu tahrik suçlamaları ve garip çözüm önerileriydi. "Arı kovanına çomak sokulmuştur", "Sisli havanın kurtları (Zaman)", "Vali istenmeyen kişi", "Vali mahalle muhtarlarına kötü davrandı", "Aziz Nesin otelden çıkarılıp Zara gölüne gezmeye götürülseydi olaylar bu duruma gelmezdi (Yerel Basın)"...

Cumhuriyet Gazetesi, manşetlerinde devletin olaylara seyirci kaldığı, polisin gözü önünde katliam işlendiği, devletin şeriata teslim olduğu, laikliğin temellerinin sarsıldığı yorumlarına yer veriyordu. Basının ortak gözlemi; askerin geç geldiği, polisin eylemcilerin sırtını sıvazladığı ve müşfik davrandığı, itfaiyenin yangını söndürmekte ve insanları kurtarmakta isteksiz olduğu, İçişleri Bakanı'nın günlük rutin işlerine daldığı, Belediye başkanının ise bilinçli ve sürekli olarak bakanı yanılttığı yönündeydi. Yasadışı İBDA-C örgütünün yasal yayın organı Taraf dergisi, olayları "Şanlı Sivas Kıyamı" olarak kutsuyor fakat cinayeti övme gerekçesiyle ya da azmettirici olarak hiçbir yasal işlemle karşılaşmıyordu.

Ruhsal travmaya yol açan bu katliamın kalıcı ruhsal sorunlara yol açmasını önlemenin yolu yanıtlanmamış soruların yanıtını bulmaktan ve vermekten geçiyor.

DAVADA 'ÖRGÜT' ARAMADILAR
Mahkeme sürecinde de yaşananlar yaşanan örselenmenin yaralarını sarmayı engelleyen bir nitelik taşıyordu. Kanıtlar eksikti ve var olanlar karartılmıştı. Olayların iç yüzüne ulaşmak için toplanan veriler yetersizdi. Araştırmalar eksik yapılmıştı. Bir örgüt arayışı yoktu. Olayların bireysel bir girişim olduğu iddiası yapılıyordu. Mahkeme sürecinde mahkeme tarafından tutuklulara yüreklendirici tutumlar sergileniyordu. Mağdur yakınları örselenirken mahkeme heyeti ve kolluk kuvvetleri olaylar esnasında sergiledikleri müşfikliği burada da sürdürüyorlardı. Yaklaşık 7 yıl süren yargılama sonunda, ölen 33 aydın ve sanatçıya nazire yapar gibi 33 kişiye idam veriliyordu. Fakat bu karar Yargıtay tarafından bozulacaktı.

SONUÇ OLARAK...
Bireylerin zihinlerinde ve belleklerinde başlayan bu bilgi işleme süreci kalıcı bir travma sonrası stres bozukluğu oluşturacak biçimde sürüyordu. İnsanlar artık şunları söylüyorlardı:

Dünya hiç adil değil;

Bu ülkede güvende değilim;

Düşüncelerim, hatta duygularım,

Kültürüm bu ülkede tehlike, tehdit olarak algılanıyor;

Kullanıldım, siyasi bir atışmanın nesnesi oldum;

Bunların hiçbirini hak etmedim;

Neden ben kurtuldum?;

Diğerlerini de kurtarabilirdik,

Yine başımıza gelecek

Bu kronikleşen ruhsal örselenmenin belirleyicileri neler olabilir?

Re-travmatizasyon: Her söylenenle, her yazılanla, sokakta, mahkemede, anma törenlerinde, cenaze törenlerinde aynı travmanın yinelenmesi.

Sekonder travmatizasyon: Yani bu örselenmenin mağdurun tüm aile bireylerine yayılması. Ölen ve yaralanan, televizyonda izleyen ve tanıklık yaşayan herkesin bu "örselenmeden" nasibini alması.

Bilgi işlemeyi ketleyen bir 'iyileşme (recovery) ortamımın olması. Bireylerin, toplulukların, genel olarak toplumun kendini ifade edebileceği, duygularını boşaltarak yaşadıkları bu olayı anlamlandırarak değerlendirebilecekleri, hesabını sorabilecekleri bir siyasal-toplumsal ortamın olmaması.

Sosyal destek sistemlerinin yetersizliği. Mağdur ve yakınlarının yaralarının sarılması konusunda yeterli çabanın sergilenmemesi. Madımak otelini müze yapma talepleri kayıtsızlıkla karşılanmış, otel, yangının her an sürdüğü bir dönerciye dönüştürülmüştür. Oysa aynı dönemlerde Neo-nazilerin yaktığı bir evde bir Türk ailenin öldüğü Solingen'deki olaylarda sorumluluğunu kabul eden Alman devleti bu binayı müzeye dönüştürerek kendi toplumuna mesajını sonsuza dek iletme girişiminde bulunmuştur.

Kendini ifade edebilmenin engellenmesi. Türkiye de kendini ifade etmenin önünde engel oluşturan yasal düzenlemelerin terörle mücadele etme bahanesiyle sürmesi ve yenilerinin eklenmesi...Ve tabii ki halen yanıtlanmamış sorular... Yanıtlanmamış sorular....

Mağdurların zihninde yaşadığı karışıklık ya 'kurtulmak' ya da 'kurban olmak'; ya da 'fırlatılıp atılmak' ya da 'unutulmak' çelişkisindeydi. Sivas davasının avukatı Sanal Saruhan'ın tarihe geçmiş sözü bu yazı boyunca yürütmeye çalıştığım tartışmayı özetlemektedir: Sivas Davası, tarihe açılmış bir yapraktır. Şimdi bu yaprak işlenmeyi bekliyor.

SONSÖZ 
Sivas olayları tek başına ele alınacak ve kendi sınırları içinde değerlendirilecek bir olay değildir. Aslında o 12 Eylül 1980'de egemen kılınan anlayışın bir uzantısıdır. Öyle okumak gerekir. Sivas olaylarının zemini, yine Sivas ile birlikte Maraş, Çorum ve Malatya'da yine tarihe karanlık birer sayfa olarak geçen, Alevi-Sünni çatışması resmiyle çizilen, resmi devlet görevlilerinin katılımı kanıtlanan katliamlarda hazırlanmıştı.

12 Eylül faşizminin - ya da askersel diktasının- adına ne derseniz deyin, amacı asıl olarak Türkiye'de giderek yeşeren özgürlüğü, barışı, sosyalizmi, sömürüsüz bir dünyayı muştulayan, halkların özgürleşme mücadelesini sahiplenen sosyalist bir dönüşümün, özgürlükçü bir toplumun önüne set çekmekti. Devlet destekli dinci oluşumlar yaratarak, toplumun tüm dokularına dinci bağnazlığı yayarak, yükselen özgürlükçü solun önünü kesmek.

Bunu başardılar da. Solun o güne dek geliştirdiği tüm değerleri sömürerek ve içini boşaltarak. Bu değerleri de bir ürüne, "meta"ya, bir tüketim nesnesine dönüştürerek. Bu daha önce de birçok dikta ya da faşist rejimlerde kullanılan modellerdi. Egemen sınıfın, sermayenin kendi krizini aşmak için 12 Eylül ile oluşturduğu yeni siyasal ortamın devamını sağlayacak bir kalıcı düzenlemeydi. Fakat 12 Eylül'ün yarattığı bu yapı şimdi onu tehdit eder hale gelmiş, sermaye bu kez dinci-şeriatçı gericiliğe karşı sol-sosyalist muhalefeti, ulusalcılık vurgusuyla örtük milliyetçiliği aşikârlaştırarak, anti kapitalist olmadan antiemperyalist söylemlerle süsleyerek yedekleme telaşına girmiştir. 14 Nisan ve sonrasında gerçekleşen "Cumhuriyet" mitingleri bunun en tipik örnekleridir. Amacı dinci gericiliği engellemek değil, özünde onu da ehlileştirerek bu çelişik yapının dinamiklerinden yararlanmaktır.

YORUMSUZ!
» (...) Otelin etrafını saran vatandaşlarımıza hiçbir biçimde zarar gelmemiştir. Onlardan ölen ve yaralanan da yoktur. Dolayısıyla olay, bir otelin yakılması ve içinde olan vatandaşlarımızın ölmesi ile ortaya çıkmıştır. Tahrike kapılacak bir durum yoktur. Ancak, dediğim gibi bir otelin yanması meselesi olmuştur. Sivas olayının neden ve nasıl olduğu tahkik edilmektedir. Sayın Aziz Nesin'in oradaki konuşmasından sonra, gazetelere yansıyan haberlerden, halkın tahrik içerisinde olduğu anlaşılmaktadır. [2 Temmuz 1993, Başbakan Tansu Çiller'in ilk açıklaması]

» (...) Hâlâ, demokrasi içinde fikirlere tahammülümüzün olmadığını gösteren bir durum. Ama bundan çıkardığımız sonuç, laik düzen aleyhine olamaz (...) Güvenlik güçlerimiz, vatandaşlarımızın zarar görmemesine dikkat ederek olayları kontrol etmeye çalışmışlardır. (...) [3 Temmuz 1993 Erdal İnönü, Başbakan Yardımcısı]

» (...) Yangın önceden planlanmış bir olay değil, topluluk psikolojisi ile ortaya çıkmıştır. İdari ceza soruşturması sonunda, olaylara karışan kişilerin ve kamu görevlilerinin verdiği ifadeler doğrultusunda, Aziz Nesin hakkında da soruşturma açılabilir. [3 Temmuz 1993, Mehmet Gazioğlu, İçişleri Bakanı]

» (...) Devletin valisi yüzde 99'u Müslüman olan Türkiye'de halkımızın dini duygularını rencide eden, dini değerlerle alay eden bir konuşmacıya karşı tepkisiz kalmışsa, milletin o valiye güvenmesini bekleyemezsiniz. (...) Fikir özgürlüğünün halkımızın mukaddes değerleri için kullanılmasına hiçbir şekilde kayıtsız kalmayız. [3 Temmuz 1993, Mesut Yılmaz, Anavatan Partisi Genel Başkanı]

» (...) Provokatörler geliyor, benzin döküyor, kibrit çakıyor, perdeleri tutuşturuyor. Bunları yapanlar gene bulunmaz. Çünkü arkasından CIA çıkar. Tıpkı Uğur Mumcu cinayetinde olduğu gibi, katilleri bulamazlar. [Necmettin Erbakan, Refah Partisi Genel Başkanı].

» (...) Olayların bastırılması sırasında ve şu ana kadar güvenlik güçlerinin gösterdiği itidalli ve akıllı görev anlayışı, olayların daha vahim boyutlara ulaşmasına engel olması bakımından, her türlü takdirin üzerindedir. Kendilerine teşekkür ederim. (...) Aziz Nesin'i Sivas gibi hassas ilimize getirerek zehrini kusmasına sebep olanlar olayın birinci derece sorumlusudur. Halkımız kışkırtılmıştır, tahrik edilmiştir. [Sivas, 5 Temmuz 1993, Muhsin Yazıcıoğlu, BBP Genel Başkanı].

» (...) Gelişmelerden büyük endişe duyuyorum. Yetkililerden, bir an önce, daha etkili önlemler almalarını isteyeceğim. [Ziya Halis, SHP Sivas Milletvekili]

» (...) Ben vali Beyin ve Emniyet Müdürünün isteği üzerine, topluluğu yatıştırmak amacıyla konuşma yaptım. (...) Belediye olarak üzerimize düşeni yaptığımız kanaatindeyim. Ben aslında teşekkür beklerken adeta suçlandım. [Temel Karamollaoğlu , Sivas Belediye Başkanı]

EN İLGİNÇ YORUM
» (...) Burada taraflardan birini suçlamak yanlış. Hangisini suçlasak hata yapmış oluruz. O zaman gerçek suçluları gözden kaçırırız. Gerçek suçlular, somut olarak söylüyorum. Bir gizli servis operasyonudur. Bir Alman servisi yapabilir bunu. [Prof. Dr. Mahir Kaynak, Eski İstihbaratçı].


* * *

METİN ALTIOK için
1. Öldü de hayatıma öyle girdi şair ölmeden biraz önce

Çaytaşında yontulmuş dişi kıvrımları çekti yüzüne

Parmaklarında nemi kalmış

daktilosu yorgun

Gözünün izleri düşmüş kağıda

sabahın erkeninde

2. Testeresi hep orada durur nedendir bilmem

Babasının gözleridir sakladığı, kırık gözlüğünde

Bir ömrü gizler kuytuda eski bir kimlik

Sararmış şiirler asılır duvarların bedenine

3.Soluğunu bıraktın göğüne bu küçük odanın

Kollarım tozlandı bak,

çoktur yazmadın mı yoksa?

Elinin izi yüzüme kanar,

masaya düşen gözyaşım

Seni özledim şair, "sone"ni sormadan gitme

4. Albümlere birikmiş ömrün, yaşandı mı bilmem?

Oysa benim düşümdü, önce sen gördün

Bak parmaklarım ağlıyor,

yüzünde masum bir tebessüm

Seni öldüm şair, şiiri yor/madan gitme

Burhanettin Kaya /1993 İzmit Atika şiir dergisi

05.07.2007 DOÇ.DR. BURHANETTIN KAYA

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilimdalı   
KAYNAK: BİRGÜN GAZETESİ

=Bitti=

Alevilikte Inanç - Seyyid Hakkı sayfamızı önerelim ve yönlendirelim. * YouTube, Alevilikte inanç-Seyyid Hakkı kanalımız: https://www.youtube.com/user/YediDeryaSohbeti62 * YouTube, Hakk Dergahı TV kanalımız: https://www.youtube.com/@hakkdergahitv8618 * Facebook, Hakk Dergahı muhabbet grubumuz: https://www.facebook.com/groups/244039227002241 * Fcebook, Hakk Dergahı Ilim Irşad sayfamız; https://www.facebook.com/profile.php?id=100057353323519 * WEB sayfamız, Alevilikte Inanç-Seyyid Hakkı; https://www.alevilikte-inanc.de/ * Facebook, Seyyid Hakkı özel sayfamız; https://www.facebook.com/SeyyidHakkiAL/ Aşk ile Canlar...