Alevilikte Inanç - Seyyid Hakkı sayfamızı önerelim ve yönlendirelim. Seyyid Hakkı, 1965 Dersim doğumlu ve Ehli Beyt yazarı, Seyyid Seyfettin Ocağı evlatlarındandır. Aşk ile Canlar...
Seyyid Hakkı
Seyyid Seyfeddin Ocağı

Niye Oraya Gidiyorsunuz, ...



Niye Oraya Gidiyorsunuz, ...

Son zamanlarda sıkça rastladğım ; niye onlara gittin?, orda senin ne işin var, ya bize gel yada onlara git. Yoksa ispiyonculukmu yapıyorsun? Buna benzer daha nice örnekler saymak mümkün. Nedir bunları söyleten? Korkumu, yoksa kaybedeğiz anlayışımı, nedir bu? Şahit olduğumuz bir geçmişimiz vardır. Dönüp o geçmişime baktığımda böylesi yaklaşımlar izlenimler yok. Pirlerimiz, mürşitlerimiz, cem cemaat ederlerken hep şunu derlerdi; herkes yerini bilsin, ölçüsünü bilsin, hadini aşmasın, haberdar olmadığı şeyi konuşmasın ki, yol hakaret görmeye.

Dikkat edilirse, gidin veya gitmeyin diye bir kelime tenefüs edilmezdi. Tebdiri elden bırakmayın denirdi. İşte yapılması gerekende bu. İnsanlar birbirleri ile önyargısız, kuşkusuz bir şekilde muhabbet ise Muhabbet, tartışma ise tartışma yapmalılar. Bilgi sınırınız nereye kadarsa tartışma ve muhabbetinizin sınırıda oraya kadardır veya olmalıdır. İşte o sınır noktasına gelince muhabbetin tadını kaçırmamak için, o muhabbet orda sona ermeli. Peki, devam edilirse ne olur. O zaman pişmiş aşa soğuk su katılmış gibi olur.

Yol ulularımız derler ki, Muhammed Ali yolu, İnsanlığın yoludur. Yola yapılan her hizmet, insanlık içindir. O zaman yola uyup, yolun vasıflarını yerine gertirmek olmalı. Ama bazıları hayır efendim, ne varsa bende yani insanda, ben yola değil yol bana uysun. Yol uluların bazı manalı sözleni çaptırarak kendine göre yorumladığınız zaman o nun manasının özü boşaltılmış olur buda başka bir mana teşkil eder. Neden alevi insanları 1950 lerden buyana benliğinden tutun kişiliğine, toplum anlayışından tutun dünya anlayışına kadar bir yozlaşma söz konusu oldu.

Bu değişimin sebepleri nelerdir? onlara bir bakalım: 1950 lerden bu yana türkiye çoğrafyası Sosyalizim felsefesiyle tanıştı. Kara kutu içinde,  Anadolunun varoşlarında, dağlık bölgelerde, verimsiz topraklarda, yol yolağın gidilmediği v.s. çoğrafyada yaşayan Alevi gençleri kendi yaşadıkları o dar alnlarının dışını çıkmaya başladılar ve açılmak zorunda kaldılar. Gençlerimiz, kendi bölgelerinde okuma imkanları olmadığı için başka şehirlerde, ilçelerde okumak zorunda kaldılar. İşte buda bahis ettiğimiz o değişimin başlangıcı oldu. Orta okul, Lise, Üniversite, ve yüksek okullar okumaya başlayan gençlerimiz; birinçisi: şehir ortamıyla tanıştılar, üretim ile tanıştılar, bağımlılık yerine kendi emekleri ile yaşamaya başladılar, devrimcilikle tanıştılar, farklı idolojılerle tanıştılar derken kendi öz kültürlerinden, yaşamlarından uzaklaştılar.

Asırlarca, Devlet yönetimleri’nin  kapısına gidilmeden, kendi dini hizmetlerini, sosyal sorunlarını, eğitim sorunlarını, sağlık sorunlarını, geçim sorunlarını, velasıl taa en ufak sorunlara varınca, bütün bu sorunları yol önderleri olan Seyyidler cem cemaat yoluyla gidermişlerdir. Cem ayinleri üç aşamadan oluşur; birinci aşama: dünya ve ülkede olan biteni ve diğer konularda aydınlatma ve bilgilendirme yapılır. İkinçi aşama: sorgu sual yapılır. Düşkünlükler(suçlar), kültürel sorunları, hak alıp vermeler, dargınlık ve küskünlükler, boşanmalar, yani A dan Z ye sorunlar hal edildiği bölüm. Üçüncü aşama: birlik ve beraberlik sağlanıp rızalık alındıktan sonra ibadet bölümüne geçilir, yani ibadet bölümü. Buda toplum içerisinde bozulmuş olan dengeyi yeniden sağlamak ve verilen ikrarları tazelemktir.

Toplumun inançsal, kültürel ve sosyal yaşamınıda özünde taşıyarak, sevgi, sayğı dolu barışcıl ve evrensel olan Alevilik inancından uzaklaşan Alevi genci, yeni tanıştığı idolojik yapının boyunduruğu altına girdi. Kendini yeniden yapılandırma, yeniden bir sıfat aramaya koyuldu. Bu arayış sürecinde tahmin edemediği doğrusu beklemediği sorunlarla karşı karşıya kaldı. Bir yanda cedlerinin sürdüğü bir yol ve diğer tarafta kendilerinin tespit ettiği bir yol. Elleri ne baldan oldu ve nede yağdan oldu. Alevi gençleri, bu noktada bocaladılar, acılar çektiler.

İçinde yaşadıkları yeni topluma ayak uydurma çabası, diğer tarafta kendi cedlerinin inanç sisteminin yaşadıkları o toplumda geçerli olmadığını gördüler. Bu yeni toplumda söz sahibi olmak uğruna, kendi yaşamlarını, inançlarını yaşamak yerine, buna korkumu dersiniz yoksa mecburiyetmi yoksa susmayı terci etmek mi dersiniz, ismini ne koyarsanız koyun ama bir gerçek var ortada o da gençlerimizin kendi öz kültürlerindenden yaşam tarzından uzaklaşıp melez yozlaşmış bir yapı içinde kendilerini buldular.

Bu yeni yaşam alanında, cedlerinin edep erkanının dili olmayan dili konuşmaya başladılar. Örneğin; Aleviler benliğe nahlet okumuşlardır. «ben» yerine biz derler. Benliğe bulaştılar.«Bizim» yerine senin benim demeye başladılar. Senli benli oldular. Helal hoş olsun yerine, afiyet olsun demeye başladılar, eşim ile boşandık yerine eşimi boşadım demeye başladılar. İrşad(eğitmek) yerine dayatmayı seçtiler bunun gibi daha niçe örnekler. Bu emevi kültürüne o kadar erken uyum sağlandı ki, kendi o güzel inanç sisteminden, yaşam biçiminden utanmaya başladılar, yüz çevirmeye başladılar. o kadar benliğe köle oldular ki, o sarhoşluk içinde, Köyünden ayrıldıklarında Seyyidlerinin duasını ve detsurunu almadan yola çıkmayan o tertemiz ruhlu Alevi genci, kendilerine her koşul altında sahip çıkan Seyyidlerinin ellerini öpmek yerine ellerini öptürdüler, kendini bilgili, aydın, entelektüel sanıp onlara cahil dediler, köylü kafası dediler. Bunu diyenlerin arasında ne yazık ki, Seyyidlerin çoçuklarıda vardır. Hz.Ali der ki; Allah seni özgür yaşatmışken, başkasının kölesi olma. Yine Hz.Ali der ki; gerçek bilgin, bildiklerinin bilmedikleri yanında daha az olduğunu anlıyandır.

Alevi gençlerine Çağımız bilim çağı dediler, din morfümdür, o üfürükçülere inanmaya utanmıyorsunuz? deyip, gençlerimizi kendilerine maşa olarak kullanmaya başladılar. O zamanın Alevi gençleri, saf ve temiz kalpli, kötülük bilmeyen, herkesi kendi gibi sanan,  o idolojik menfaat peresler, gençlerimizi kaybetmemek için sen onların yanına gitmiyeçeksin çünkü onlar bizden değildirler, ya onlar ya bizler dediler, öğretimizin kabul etmediği ve yer vemediği bu zihniyet halen etkisini sürdürmektedir. Hz.Ali der ki; benim üç türlü dostum vardır. Benim dostlarım. Dostlarımın dostları ve düşmanımın düşmanları.

Alevi olduklarını idda edenler, Alevilik İslam’ın içinde mi, yoksa dışında mı?, Ali’siz Alevilik, Aleviler azınlıktır, Hz.Ali sizce Alevi mi? diye başladılar anket yapmaya. Yanlışa tilki oldular doğru’ya gelince Aslan kesildiler. Buda Alevi insanının kaderi. Alevilik yükü ağırdır, herkes kaldıramaz. Bakın bu gibileri için, İmam Caferi Sadık Buyruğu ne diyor; Yol uzun gidemezsin, demirden leblebi yiyemezsin ve Ateşten gömlek giyemezsin, Yüriye biliyorsan yürü, yiye biliyorsan ye, giye biliyorsan giy. Canlar, önemli olan Alevi olarak doğmak değil Alevi olarak yaşamaktır. Başka bir deyimle, Alevi olarak doğmak başka bir şey ama Alevi olmak bambaşka bir şey. Çünkü; ALİ yolu İNSANLIĞIN yoludur. Bu yola talip olmak kolay değil. Bakalım ozanlarımız bu konuda ne diyor,

Alinin sırına ereyim dersen
Mürşidi kamile varın erenler
Gönül kabesine gireyim dersen
Ol Bahri ummana dalın erenler 

Bazen konu açarken çok dikkatli davranmıyoruz. Bununla da kalmıyoruz yanlış konu üzerinde yanlış yorumlar yapıyoruz. Ali'yi okumadan, bilmeden, akıl yerdirmeden, ANKET yamak hiç kimsenin HADİNE düşmemiştir. Biz, Allah birdir, Muhammed Ali Hak’ tır demişiz. Kendilerinden medet bekliyoruz, şafaat bekliyoruz, dara düşende onları çağırıyoruz, yetiş ya Ali, MEDET eyle diyoruz. Birde Alevilik nedir? Alevice yaşamak nasıl olmalı ona bakalım:  

Aleviliğin tarifi:
Allah, Muhammed, Ali kutsallığını kalbinde taşıyan , Hz.Ali’nin adaletinden ayrılmayan temelinde insan sevgisi bulunan her dine , mezhebe her inanca saygı duyan ve hoşgörü ile bakan, dil, din, ırk, renk , farkı gözetmeyen eline diline sahip olma ilkelerini şart koşan, gelmek isteyen, inançlı insanları çatısı altına alarak manevi susuzluklarını gideren, insanları yaşadıkları toplumda kendi istekleriyle kendi kendilerini yargılamalarını sağlayan, laik,demokrat, eiştlikçi, katılımcı, paylaşımcı düşünceyi savunan, zalime ve zulme karşı gelen, mazlumun yanında olan, şeriatın bağnaz kuralllarına bağlı olmayan, ve onu reddeden, İslam dinini kendine göre ve sunni inancın dışında yorumlayan, aslı doğruluk, kemali dostluk, cevheri, merhamet, görüşü eşitlik, hazinesi bilgi, meyvası sevgi hamuru ile yoğrulmuş, insanı Kamil ve erdemli insan yaratmayı ön gören, korkuyu aşıp sevgi ile tanrıya yönelen, Enel-Hak ile insanın özünde tanrıyı gören, yaradan ile yaradılan ikiliğinen Varlk Birliğine varan, edep ve ahlaklığı yaşamın temeline oturtan, insanı yücelten, hamurunda hem ilahiliğin hemde irfaniliğin mayası bulunan; kişinin ahlaklı ve karakterli yaşam ilkelerini belirleyen, Hz. Muhammed ve Hz. Ali’den gelen neslin imametini teberra ve tebelle ilkesi ile sahiplenen, dini biçim ve şekil olarak değil, gerçek anlamıyla algılayan, dini bağımsız bir irade gücü ve batını özelliği ile evrimleştiren akıl ve iman bütünlüğünde birleştiren ve tüm bunları Kırklar Cemi ile yürüten bir inanç sistemidir.

Alevilik, insanın damla misali derya ile buluşmasını, kinden kibirlikten arınmasını, bencil egoist davranışlar, koltuk hırsı, herşeyi  bilir gözünmek, kendini farklı görmek gibi davranışlar insanlığa trajidiler yaşattığını, insanın Allahtan korkması yerine, sevmesini, evrenin bir parçası olarak insanın kendisiyle barışık olup pozitif düşünmesini, insanların din, dil,ırk, renk ayrımı yapmadan önyargısızca birbirilerine yaklaşmasıdır.

 

Aleviler; Mürşidiyle, Piriyle, Anasıyla, Rehberiyle, Talibiyle asırlardır bunu yapmaya çalışıyorlar. Biz Aleviler, özelikle günümüzdeki Aleviler bu konuda ne kadar başarılı olduk işte bu tartışılır. Ama Aleviliğin özü böyledir. Alevilik  tarih boyunca kendisini kuşatan iktidarlara özünü kaybetmeyerek karşı durdu.


Özünü koruma salt Alevilik için değil, tek tek bireyler içinde geçerlidir. Günümüz bireyi, insani özünü koruyarak kendisini çelişkilerden soyutlar, kirden arındırır. Günümüz insanının en büyük çıkmazı, her şeyin çıkar çerçevesinde sekillenmesindendir. Çıkar ilişkisi  insanlar arasında güvensizliği getirmiştir. Alevilik ise bu çelişkiyi asırlar öncesi ortadan kaldırmıştır.  Cemde herkes Üryan püryan dır. Yani benliklerinden arınmıştır. Buna Muhabbet kültürünü de ekliye biliriz. Muhabbet kültüründe Cemdeki kadar olmasa da  bir duygu yoğunluğu ve arınma yaşanmaktadır. Muhabbet kültürünü günümüzde uygulamak pek zor olmasa gerek.

Yani Alevilik, birilerinin istediği gibi şekillenemeyeçek kadar geniş ve kökleri derindir. Aleviliğe ve Alevilere ön yargısızca yaklaşılmalı ve tarihsel, Siyasal, sosyal olgularda, olaylarda degerlendirerek Alevi gerçekliği kabullenilmelidir. Şimdiye kadar oldoğu gibi Aleviliğin bütününü görmezlikten gelinerek, sadece bir parçasını ele alarak değerlendirmek yanlış olur ve var olan çelişkileri daha da derinleştireçektir. Bu faklılıkların giderile bilmesi için bütün Aleviler için muhatap ve esas alınan Buyruğa bend (bağlı) olmalıyız.

Aleviler için Buyruk, Alevi yolunun inanç ilkelerini, ibadetle ilgili uygulamalarını, ahlâk kurallarını ve bazı gelenekleri anlatan kutsal bir kitaptır. Alevilikle ilgili tüm kurum ve kurallar Buyruk aracılığıyla işlev kazanır ve cemaat-ler nezdinde uygulanır. Bu anlamda Buyruk, kural ve uygulamalarla ilgili bir nevi manifesto sayılır; onların nasıl yapılacağını ve yürütüleceğini içerir.

İman ve ibadetle ilgili esaslar, ikrar ve cem töreni, musahiplik, taliplik, mürebbilik, mürşidlik, sufilik, semah gibi birçok husus Buyruk’ta yer alır.
Cem töreni dahil, Aleviliğin İslam içi erkan ve uygulamaları tamamen Buyruk’a uygun olarak yürütülür. Buyruk’ta Hz.Muhammed’in hadisleri, Hz.Ali’nin sözleri, İmam Cafer’in nasihatlerı ve uygulamaya dair sözleri de bulunuyor.

Buyruk’lardan çıkan temel mesaj, Allah’ın birliğine, Hz.Muhammed’in peygamberliğine ve Hz.Ali’nin velayetine, rehberliğine inanmaktır. Buyruk, inancı inkâr edeni yol düşkünü sayar.

İnanca ve onun muhtevasına bu denli net vurgu yapan Buyruk’a tepki göstermek Aleviliğin inanç ve ibadetle ilgili bugün dahi yürütülen tüm kurallarının reddedilmesi ve yok sayılması anlamına gelir ki, bu mümkün değildir. Alevilik adına Buyruk’u red eden, Alevilik adına başka bir şeyi dile getiriyor demektir ki, bu artık Alevilik değildir.

Görüldüğü gibi Buyrukta her şey net ve yerli yerindedir. Halbuki bütün bu zorlukları, çelişkileri aşıp birlik ve beraberliği sağlamanın tek yolu, „Alevice yaşamak“ yani, alevi ilkelerine uymaktan geçer. Buda çelişkilerin sonu demektir. Çünkü Alevilerin yaşadığı sorunların, zorlukların ana nedeni Aleviliğin doğru bir tarzda yani olduğu gibi algılanmamasından ve uygulanmamasından kaynaklanmaktadır. Alevilik bütün yönleriyle benimsenip içselleştirilse yaşanan sorunların, çelişkilerin büyük bir çoğunluğu kendiliğinden çözülmüş olur.

Herkesin geleceği, kendi gençliğinin elinde olduğu gibi Alevilerinde geleceği kendi gençlerinin elindedir. Aleviler için eğitimin ve ibadetin sınırı, yeri ve mekanı yoktur. Aleviler şekilcilikten kalıplaşmadan kendilerini uzak tutmuşlardır. Gençlik bir toplumun geleceğidir bilincinde olmayan, Gençliğini doğru bir temelde geliştirmeyen toplumlar yok olmaya mahkumdurlar. Bu ölçüt Alevi toplumu içinde geçerlidir. Geçerli olduğu içinde buna uygun strateji geliştirilmelidir. Salt belli coğrafyalarda değil, bütün insanlık için muazzam bir değer olan Alevilik inancı mutlaka yaşamalıdır.

Alevi inancının yaşamsal olması ve evrensel bir inanç olarak bütün insanlığı kucaklaması içinde Alevi gençliği imam Caferi Sadık Buyruğunda mevcut olan ilkeleri sarsmadan onlara bağlı kalarak bu görevlerini yerine getirmeliler.  Aleviler bir dönüm noktasına girmiş bulunmaktadırlar. Alevi gençliği bu kritik dönemde Alevi toplumunun istemlerini yerine getirip önderlik kabiliyetini yaşama geçirmek yükümlülüğüyle karşı karşıyadır. Alevi gençliği istese de bundan kaçamaz ve kaçmamalıdır. Alevi felsefesini, birliğini yani insanlığın yaşam bicimini bütün dünyada gerçekleştirmek ve Aleviliği tekrar yaşamsal kılmak, Alevi gençliğinin yükümlülüğü ve sorumluluğudur. 

 Hz.Ali ve Zülfıkar, Hak ile Batıl arasında Hak tarazisi konumunda olup, Mazlumdan yana Zalime karşı yaşamanın sembolü olmuştur. Ozanlarımız der ki;

Seni bilip ben güvendim pirimsin
Boyun eğip karşında suçum var

Süremedim yolumu Aliyar

Zalimlerden şimdi farkımızmı var Aliyar

İnsanlık tarihi baskılar ve bu baskılara karşı geliştirilen isyanlarla şekillenmiştir. Aleviliğin bugünkü şekillenmesine etkide bulunan faktörlerin başında Mazlumdan yana olan ve yaşam sembolü olan Hz.Aliden yana oldukları için, bu aşağılanmışlık ve sürekli artarak süren baskılar gelmektedir. Acı bir gerçekte, bu baskıların ve aşağılanmaların günümüzde de daha sinsi bir bicimde sürüp var olmasıdır. Birileri bilinçli olarak Alevi inancını basitleştirmeye çalışıyor.

Alevi olmak, Alevi inancına hizmet etmek suç değildir. Nasıl ki herhangi başka bir inançtan insan inancına hizmet ediyorsa, Alevilerin de Aleviliğe sonuçta insanlığa hizmet etmesi hakkıdır. Aleviler bu doğal haklarını kullanmak zorundalar. Alevi inancına hizmet etmek başka bir inanca düşmanlık etmek değildir. Alevi gençliği (özellikle de yöneticiler ve yönetici adayları) kendisini başta Alevilik olmak üzere her konuda yetkinleştirmelidir. Örneğin dünyadaki siyasal sistemleri, globalleşmeyi, çevre sorunlarını, kültür-sanatı, etnik çatışmaları ve daha bunlara benzer insanoğlunu uğraştıran sorunlarla ilgilenmeli, Alevilik penceresinden bakarak çözümler üretmelidir. Alevi gençliğine, Alevi edep ve erkanına bağlı kalarak, önyargılardan uzak ve iyi niyetli bir şekilde eleştiriye yaklaşılmalıdır.  

Alevi ahlağı anlayışına bağlı kalarak; Yoksula yardım etmek, babaya itaat etmek, büyüklere sayĝı göstermek, küçüklere sevgi, insanlarla iyi geçinmek, güler yüzlü olmak, tatlı sözlü olmak, nezaketli olmak, kendini bilmektir. .Her akıl sahibinin içtenlikle arzuladığı, elde etmek için çaba sarf ettiği amaçlardan biri ahlaklı olmaktır. İnsanların huzurun da sevilip, sayılmak yaşadığı toplumda onurlu ve şerefli olarak anılan kimselerdir. .Güzel ahlaka ulaşmanın yolu bilgi sahibi olmaktır Cömertli olmak, üstün huylara sahip olmakla olur. İnsan bu değerlere ve güzel huylara sahip olmadıkça , üstün bir mertebeye ulaşamaz. Bunun için güzel ahlak sahibi olmak 4 Kapı kırk makam ilmiyle yoĝrulmuş, eline diline beline sahip olan bir kişi, dış temizliĝinden önce; iç temizliğe kavuşması, yükselip yücelmesi ve olgunluk derecesine ulaşıp iyi insan olmasıdır . Gençlerimiz Alevi terbiyesiyle yoğrulmalı, doğruyla yanlışı, iyi ile kötüyü hakkıyla birbirinden ayırt edebilecek, Alevi ahlâkını, Alevi değerlerini koruyacak ve yaşatacak bir nesil haline getirmeliyiz.

Alinin sırına ereyim dersen
Mürşidi kamile varın erenler

Gönül kabesine gireyim dersen

Ol Bahri ummana dalın erenler   

Elesti bezminde odur var olan
Hakkı hakikatle bize yar olan

Bütün kainatta gizli sır olan

Bu ilmin sırına erin erenler                      

Esrarı bu yolun kenter kuludur
Yükü ilim irfan gevher doludur

Ali yolu insanlığın yoludur

Gönülden gönüle girin erenler

Sonuç olarak; Hz.Ali’ninde dediği gibi, Haksızlığın önünde eğilmeyiniz. Çünkü haksızlıkla beraber şerefinizi de kaybedersiniz.
=Seyyid Hakkı=

Alevilikte Inanç - Seyyid Hakkı sayfamızı önerelim ve yönlendirelim. * YouTube, Alevilikte inanç-Seyyid Hakkı kanalımız: https://www.youtube.com/user/YediDeryaSohbeti62 * YouTube, Hakk Dergahı TV kanalımız: https://www.youtube.com/@hakkdergahitv8618 * Facebook, Hakk Dergahı muhabbet grubumuz: https://www.facebook.com/groups/244039227002241 * Fcebook, Hakk Dergahı Ilim Irşad sayfamız; https://www.facebook.com/profile.php?id=100057353323519 * WEB sayfamız, Alevilikte Inanç-Seyyid Hakkı; https://www.alevilikte-inanc.de/ * Facebook, Seyyid Hakkı özel sayfamız; https://www.facebook.com/SeyyidHakkiAL/ Aşk ile Canlar...